4 Ocak 2015 Pazar

Gülistan Sarayı






Tahran

İBRET MÜZESİ

Biz yolculuklarımızda genellikle gezmeyi düşündüğümüz yerlere gün içinde karar veriyoruz. Bu durum işimizi genellikle güçleştirse de yine de gün içerisinde anı yakalamamızı, hiç planda olmayan yerlerle buluşmamızı, küçük ve bilinmedik sürprizlerle karşılaşmamızı da sağlıyor. Günün sonunda kendimizi bir kaşif gibi hissetmek de tüm güçlüklere değiyor doğrusu. Yine bir bilinmeyen ve keşfedilmeyi bekleyen bir şehir. Ve  nereye gideceği hakkında pek de fikir sahibi olmayan 3 şaşkın gezgin.

Böylece Tahran'da Ferdowsi meydanı yakınlarında gezinirken karşımıza Ebrat müzesi'nin yönünü gösteren bir tabela çıkıyor. Hiç bir fikrimiz olmamasına rağmen " aaa müzeymiş işte gidip bakalım"diyerek yine araştırmacı yönümüzü konuşturarak tabeladaki yönü takip edip müzenin olduğu yere ulaşıyoruz.



Müzeye vardığımızda büyük ve kasvetli bir binayla karşılaşıyoruz. Alışık olduğumuz türden bir müze binası değil bu. Binanın girişinde küçük tabelalarda yüzlerce isim yazılı. Bu kasvetli yapının içinde büyük acıların yaşandığını fark etmeye başlıyoruz.

Müzenin Girişi

Bu isimler, sonradan anladığımız üzere bu binada işkence gören kişilerin ismi. 








Müzede bizi yaşlı bir amca karşılıyor. Bu yaşlı amca bu müzenin rehberi olarak her gün gruplar halinde müzeyi gezenlere müzeyi ve devrim zamanında yaşanılan işkenceleri anlatıyor. Kendisi de 2 kez burada işkence gören rehberimizin anlattığına göre bu bina 80 yıl önce Reza şah zamanında Almanlara hapishane olarak yaptırılmış. 1970'lerde ise İslam devrimcilerine işkence yapılan Savak'ın  merkezlerinden biri haline getirilmiş. Devrimin bedeli burada en ağır şekilde ödenmiş.  Müzeyi gezdikçe bu dönemde yaşanılanları kendi gözlerimizle şahit oluyoruz. Küçük hücreler halinde oluşturulmuş bu hapishanede yaklaşık 1800 mahkumun yaşadıkları balmumu heykellerle aslına çok yakın bir şekilde canlandırılmış. İşkence odalarında insanın kanını donduran değişik işkence yöntemleri canlandırılmış. Sorgu odalarında , hücrelerde, koğuşlarda bir çok insan bu işkencelere dayanamayıp   can vermiş. Koridorlarda burada kalan kişilerin resimlerinin sergilendiği bir bölüm de  var. Burada ölenlerin fotoğraflarının yanında bir de gül resmi koymuşlar. Hücrenin duvarlarında yazılar da işkencenin etkisini anlamaya yetiyor "İşkence yarası iyileşir, ama ruh yarası kalır".

Müze içinde her yerde şu yazıyla karşılaşıyoruz
"The freedom is not free" özgürlük bedava değil...


Tesadüfen geldiğimiz bu müzede İran tarihinin önemli bir yönü olan  islam devrimin acı yönüyle de burada karşılaşıyoruz. Evet beklediğimiz gibi bir müze gezisi değildi ama Tahran'a gelip de bu müzeyi görmeden gitmiş olsaydık bir çok şey eksik kalacaktı. Burayı gezmek isteyenler için ise adres bilgileri şöyle:

Adresi: İmam Humeyni Meydanı Ferdowsi Caddesi Şehit Recai Sokağı No:11 Tahran 
Saat 10.00 ile 14.00 arasında gezebiliesiniz

31 Aralık 2014 Çarşamba

İran Gezisi




'Aşk kılavuz istemez, tek başına yol alır' demiş İranlı düşünür Muhammed İkbal. Bizim de İran'ı gezerken ne bir kılavuzumuz ne de bir hazırlığımız vardı. İşte tek başına yol almak fikri de  işin doğrusu biraz da zamansızlıktan ötürü yolculuk öncesinde hazırlık yapmaya  fırsat bulamamaktan kaynaklanıyordu. Aslında  her zaman da en güzel hatırlanan yolculuklar,  tüm planlanmamış şeyler gibi daha bir unutulmaz olmuyor mu?  İşte bizim böyle başlayan  10 günlük  yolculuğumuzda İran anlattı bize kendisini biz de dinledik hayranlıkla...

İran bir şiirse eğer her bir şehri de bu şiirden süzülen mısralar gibi karşıladı bizi.Yezd, Şiraz, İsfahan, Tahran.. Ve daha göremediğimiz bir çok şehri ile biz dinlemeye doyamadık bu şiir gibi coğrafyayı. Daha dönüş yolunda aklımızda tek bir soru" Bir daha ne zaman gelebiliriz? olduğuydu:)